Eğitim İle Gelecek
Eğitim öğretim neden bu kadar önemli, geleceği gerçekten de çok mu fazla etkiliyor yoksa hepsi malum güçlerin uydurması mı, isterseniz büyük resime beraber bakalım.
Bir kişiyi yada bir toplumu değerlendirirken 3 temel öğe size aslında tüm gerçekliğin özetini söyler. Bunlar zeka, ahlak ve eğitimdir. Dünya zeka sıralaması, dünya güven indeksi ve dünya eğitim kalitesi sıralaması diye arama motorlarında beş dakikanızı ayırarak yaşadığınız yada merak ettiğiniz toplumların gerçeklerine ulaşabilirsiniz.
Kral Çırılçıplak
Okuduğunu, söyleneni, anlatılanı, izlediğini anlayamayan bir mevcudiyet varsa yada böyle bir yeni nesil yetiştirse; bu nesil büyüdüğünde, şimdikiler ve gelecek nesiller kısaca o toplumun her tarafı için vaziyet çok vahim olacaktır.Bireylerin düşünme ve anlama kapasitelerini tespit etmenin en kolay yolu, izah edilen bir konuya sorduğu soru veya verdiği cevap ile anlaşılabilinir.
İzah edilmeye çalışılan bir konuda ki olayın bütününü veya varılmak istenen sonucu değilde! Konunun daha net anlaşılması için anlatım içinde verilen örneklerden yada benzetmelerden bir yada bir kaçını alıp, olayın bütünü veya sonucu ile alakasız çıkarımlar yapılmasından, durumun vahimliği ve gidişatın karanlığı kolayca fark edilebilinir.
PISA Testi Ve Gelecek
Eğitim konusunda ki araştırma sonuçlarını değerlendirirken, dünya bizi kıskanıyor kafasındaysanız yanlış yerdesiniz sizi şimdiden içi boş sitelere gönderelim. Şu güzel sözü hatırlayalım "Dünyada hiçbir şey, bir tek senin için yapılmaz". Konu buradayken bir örnek verelim. Bildiğiniz gibi Meksika ve ABD komşu ülkeler. Güçleri ve ekonomik düzeyleri ortada. Meksika'ya gitseniz halkın çoğunda vatana millete ABD halkından daha bağlı olduklarını, ABD 'nin kendilerinin sahip olduğu bazı özellikleri kıskandığını, sorunun sadece zenginlikte olduğuna dair bir bilincin yerleşmiş olduğunu görürsünüz. ABD ye geçtiğinizde bırakın Meksika'yı kıskanmayı oranın insanını ön yargılı bir şekilde çevresinde dahi hiç istemediğini ve uzak durulması gereken bir toplum olarak düşündüklerini anlarsınız. Kim haklı o ayrı bir konu , asıl olan birisi kendini buğday ambarında sanırken diğeri onu bırakın kıskanmayı çevresinde dahi görmek istemiyor. İşte gerçek bu.Konumuza devam edecek olursak, bu yazımızda eğitimin geleceğimize nasıl etki ettiğine izah etmeye çalışalım. Dünya üzerinde sürekli yapılan bir çok araştırma var. Dünya üniversite sıralaması, Nobel'e aday gösterilmek, dünya kitap okuma oranları, onaylanmış patent sayısı vs. Biz en meşhuru PISA testine göre izaha devam edelim.
PISA Testi : Açılımı "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı" olan PISA, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri kendi lisanlarında değerlendiren bir araştırma projesidir.
PISA testi kısaca okuduğunun ne kadarını anlıyorsun testidir. Aslında PISA kısaca bir IQ testinden ziyade size verilen açıklamada uzun uzun ne anlatıyor, bana basitçe söyle diye yapılan bir ölçüm yöntemidir.
Bir PISA testi soruna bakalım.
Bu iki yamaç neden farklı ?
Uzun uzun açıklama yazmış, resim falan eklemiş. Tamamda işte kocaman güneş var , neden iki yamaç farklı olacak güneşin yamaçlara farklı açıda gelmesinden kaynaklı farklardan.
Vereceğin cevap güneş ışınları farklı geliyor. Aslında gördüğünüz gibi soru uzatılsada kısaca sana burada ne olmuş diye kendi kullandığın lisanda soruyor sende cevaplıyorsun. PISA testi denilen şey özünde bu kadardır.
Buraya kadar her şey normal ve basit görünsede çıkan sonuçlara ve sıralamaya baktığımızda bazı ülkelerin gocunacak derecede kötü sonuçlar alması sadece çocukların suçu değildir.
Zeka - Ahlak - Eğitim
Olayı en baştan değerlendirelim. Bir ülke rakibi her ülkeyi aşağıya çekmek için ilk yapılması gereken şeyin eğitimi bozmak olduğu zaten değişmez bir kurgudur. Bunu başarmanın da en kolay yolunun siyasi taraftan yapacaklarını da bilirler. Kısaca sistemi kuranı yada yöneteni ele geçirirsen gerisi iplik söküğü gibi gelir.Sonra eğitimi verenlere yani öğretmenlere bakalım. Öğretmenler işini özveri ile yapan işin ehilleri değilde sadece maaş almak ve kendi rahatı için çalışıyorsa karneler hep pekiyi sınavlar hep hüsran sonuçlar kaçınılmazdır. Öğretmen olmak gelişmiş her ülkede benzer şekildedir. Üniversitede ilgili bölüme gider eğitim alır , vasıflarınız uygunsa sizde eğitimci olursunuz. Bunu bozmanın en kolay yolu üniversitede her öğretmenlik bölümü mezununu eğitimci olabilir diye aynı kefeye koyar, öğretmenlik bölümü bitirmesede her mezuna pedagojik formasyon verip öğretmenlik hakkı tanır, sınavlarda hile yapıp yandaşlara yüksek puanlar aldırıp, kişinin sadece sınavda yüksek puanı ve torpiline göre bir sıralama yaparsanız, İşte size oldu baştan çarpık bir sistem.
Bir de öğretmen olacaklara ve olmuşlara bakalım. Lise biter eğer ülke tükenmişse işsizlik zalimleşmiştir, dolayısıyla devlete kapıyı atmak değerlenmiştir. Mühendislik, tıp gibi alanlara yetişemeyenler yada gerçekten öğretmen olmak isteyenler bu bölümlere girer ve okulu bitirince bulunduğu ülkenin gerçeklerini iliklerinde hisseder. Atanırsa bilir ki işini kaybederse dışarıda muhtaç duruma düşecektir. Sisteme ayak uydurmanın en kolay yolu, her şey yolundaymış gibi bulunduğu ayı geçirip maaşı alıp gerisini önemsememektir. Yani bana şikayet gelmesinde gerisi ne olursa olsun demek en kolay yoldur. Bu nedenle öğrencilere he he ile dersleri bitirip sınavlarda da zorlamadan yüksek puan verdinizmi, ne veli şikayet eder ne de yetkililerinize şikayet gelmediği için rahatsızlık duyarsınız. Diyelim ki idealistsiniz ve bir şeyler öğretmek istiyorsunuz ve adaletli olmaya karar verdiniz. Öğrenciler o yaşta kolay ders yapan hoca ile sizi kıyaslar, derslerden düşük puan alanlar velileri şikayete başlar, hele birde sınıfta kalmayı hak edeni bırakırsanız ortalık karışır. Sizde bilirsiniz ki çarpık bir sistem doğru olanı kollamaz, adamı olanı kollar. Dışarıda işsizlik ve düşük ücretle çalışanların durumunu görür, ben mi kurtaracağım dünyayı diye he he moduna geçer akan suya uyarsınız. Sonra o öğrencilerin karneleri hep 5 yıldız, on numara... sınavlarda başarısız olunca da "zeki ama çalışmıyor, sınav bu sene çok değişmiş vs." gibi mazeretler hep ceptedir.
"Devlet güçsüzleştikçe, özel sektör çalışanını ezer."
Sözünü hatırlayalım, eğer o öğretmen, ben doğruları yaparsam nasıl olsa işsiz kalmam hatta dışarıda daha iyi şartlarda bile çalışabilirim diyorsa idealist kalıp işini doğru yapma olasılığı artar. Kısaca güçlü devlet güçlü millet kavramı oluşur. Bunu da en başta adalet sağlar. Kısaca her işi ehline veriniz. Oda iyi yönetsin sonuçta siz kazanırsınız. İşi torpilliye verirsen elin oğlu senin laf kalabalığına değil gerçeklere bakar. Sende bizi kıskanıyorlar diye avunurken, aradaki yaşam kalitesi farkı her geçen gün artarak açılır.
Şimdi de eğitim alanlara yani öğrencilere bakalım. Bir şeyin sayısı artıkça değeri azalır. Bir ülkedeki nüfusu gereğinden fazla artırırsan, yaşayan insanların da değeri o oranda azalır. Çok sayıda öğrenciye sahip olmak çok sayıda kaliteli mezun verileceği anlamını taşımaz. Zeki ve aptal çocuklar hep bir arada beraber eğitim alırsa, aptal olan zeka küpü olmaz ama zeki olanı yavaşlatırsın. O yaşlarda önemli olan sınavlarda diğerlerinden yüksek puan almaktır. Bu en kolay nasıl oluyorsa o şekilde daha memnun olunur. Sonrada okuduğunu bile anlamayan embesil kafa yapısında mezunlarla dolu bir toplum olunur.
Şimdi buraya bir kaç örnek yazalım. Günümüzde internet yaygınlaştığı için boş kafaların kendini belli etmeleri ve toplumda ne kadar oranda yer aldıkları daha kolay anlaşılabiliyor. Örneğin bir yazıda "...buğday, fasulye, pirinç, bulgura..." üretiminin yıllara göre azaldığına dair bir içerik yazıyor. Altındaki ergen yorumunda "ben kuru bakliyat sevmem zaten" diye bir cevap yazılmış. Tamam da sığırcık burada anlatılmak istenen şey temel besin maddeleri bile alım gücüne göre çok pahalı olacağı , senin yada toplumun fasulye yeme durumu değil.
Bir başka örneğe geçelim. "Paran olursa ferrrariyede , porsheye binersin" sözüne cevap olarak "ben mersedes seviyorum" diye cevap veren bir suntacık olayın paran olursa lüksü kolayca alabileceğin, olayın marka ile alakası olmadığının bunu sadece kısa ve kolayca izah etmek için kullanılan bir örneklendirme olduğunu anlatmak olanaksız olur.. Yani ben hep 50 liralık mazot alıyorum kafaları ortaya çıkar.
Bunun gibi binlerce örnek verilebilir.
"Bir ülkeye en fazla zararı cahiller ve aptallar verir."
Tamamda bu çocuklar hep 15 yaşında kalmayacaklar. Leblebiyi anlatmak için Çorum'un tarihinden başlamak gereken insanlara iş işten geçtikten sonra tekrar zamanı geri alıp en baştan eğitim vermek mümkün değildir. Bu çocuklar büyüdüğünde kimisi çağrı merkezinde dediğinizi bir türlü anlamayan bir çalışan, kimisi bankada kuyruk da bekleyen onlarca kişinin derdini saatlerce çözemeyen, kimisi postanede 3 tane işlemi bile yapamayanlar olarak karşımıza çıkacak. Trafikte saçma sapan tıkanmalara neden olan insanlar uzaydan gelmiyor. Kimisi bir yerlere yönetici olup, olayı anlayamadığı için sadece kişileri ve laf kalabalığı yapan insanlarla etraf dolacak. Bu çocukların bir kısmıda öğretmen olacak, tamamda paşam kendisi anlamıyor ki sadece mevcudu tekrarlayabiliyorken öğrencilere ne anlatabilecek. Sanayiye gideceksin usta gibi usta bulamayacaksın, evini boyatacaksın boyacı gibi boyacı bulamazsın. Televizyonu açacaksın her dizi aynı niye çünkü zeka gelişmemiş olduğundan kopya programlarla dolacak. İnternette bir şey ararken saçma sapan ne söylemek yada aktarmak istediğini aktaramayan işin mantığını anlatılamayan içerikler dolar. Kısaca işin ehlini bulmak uzaya çıkmaktan zor olacak. Bu çıkmazdan kurtulanlarda olacak ama bunların çoğu sistemi anladığı için kendine uygun şartları sağlayan ülkelere beyin göçü etmiş olacak. Gittiği yerlere hizmet ederken, Terk edilen yerler yavaş yavaş viran olmaya ve dünyanın gerisinde kalmaya devam edecekler.
Sonra da toplum bu anlayamayan insanlarla dolar. Bulunduğun ülkenin bir bakarsın saçma sapan üst geçitler gibi yarım yamak boşa israf işlerle dolu olduğunu anlar. Eğitimi bozulmuş bir ülkenin ürettiği hiç bir ürün, elin yabancısının ürettiği kadar kaliteli olmadığını görürsün... Varsayalım zengin oldun, o trafikte sen de tıkanırsın, bir şeyler yapmak istediğinde hep boş insanlarla karşılaşırsın, bir yetki vermekten korkar hale gelirsin, çocuğunu sende okula gönderirsin ve sistemden kaçamazsın vs. İşi ehline teslim etmezsen, işini doğru yapan ülkeler yürür gider, sende gelir dağılımı eşitsizliği yüzünden her geçen gün daha da yoksullaşır ve çürümeye başlarsın ama bu çürüme gün gelir tüm değerleri yok ettiğinde bir bakmışsın ki iş işten çoktan geçmiş.
"Düşünmeden okumak cahilliktir.
Okumadan düşünmek faydasızlıktır.
Düşünmeden öğrenmek aptallıktır.
Öğrenmeden söylemek yobazlıktır."
Eğitim işini doğru yapan adaletli yerlerde bilim, sanat, teknoloji ... kısacası her alanda ilerlerken, toplum rahat ve refah içerisinde yaşarlar.
Zekayı ahlakla birleştiren bir eğitim modeli o ülkenin geleceğini olumlu yönde etkiler. Ahlak deyince bazen dini şeyler akla geliyor ama sadece o değil, evrensel ahlak değerleri de düşünülmeli. Yazıda çok güzel tespitler ve çıkarımlar var, teşekkürler.
YanıtlaSilGüzel yorumunuz ve doğru bakış açınız için teşekkürler. Lisan çevirilerinde bazen kelime olarak tam karşılamadığından metni tam anlamak gerekir. İngilizcede güvenilirlik, düzgün ve doğru olmak kelimesinin manası bizde güzel ahlak olarak karşılanmakta.
Silhttp://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=364167
YanıtlaSilhttps://teyit.org/arastirma-bircok-insan-hicivle-gercegi-ayirt-edemiyor/
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38219262
https://www.webkenti.net/2019/03/internetteki-gercekleri-ve-yalanlar.html
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=362865
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=342385
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=330986
Yıl 2021 ve bu yazdıklarınızın %90'ı Türkiyede gerçekleşiyor..
YanıtlaSil